Kültür ve Sanat Başkenti Ankara!

Kültür ve Sanat Başkenti Ankara!

Ankara, 1920’li yıllardan itibaren seçkin bale, tiyatro, opera ve halk dansları düzenlemeleri ile hareketli bir sanatsal ve kültürel yaşama sahne olmuştur. Ankara, özellikle dinleyici sayısı hiç düşmeyen “Filarmoni Orkestrası” ile ünlenmiştir. Sanatın ve kültür hayatının birçok alanında “Ankaralı sanatçılar” yetişmiş ve tüm ülke için yol gösterici ve öğretmen işlevi görmüşlerdir. Ankaralı sanatçılar sanatın ve terbiyenin içinde yoğrularak, sanatsal niteliği yüksek ürünler, eserler üretmişlerdir. Bu durum Ankara’da zengin bir entelektüel birikimin oluşması yanında, sanata ve kültüre duyarlı bir kentsel yaşam ortamının ve zarif bir hemşeri kitlesinin oluşmasına katkı sağlamıştır.

Kültür ve Sanat Başkenti Ankara!

Hemen hepimizin malumudur… Ankara’ya dışarıdan gelenlerin Ankaralılar hakkında yaptıkları ilk değerlendirme Ankaralıların “saygılı”, “terbiyeli”, “ağırbaşlı” oluşlarıdır. Ankaralıların bu niteliklerinin nedeni olarak ise Ankara’nın bürokrasi şehir olması gösterilir. Oysa Ankaralıların bu niteliklerinin oluşmasında başlıca neden, Ankara’nın zengin sanat, kültür, eğitim ve bilim birikimine sahip olmasıdır. Başka şehirlerle karşılaştırılamayacak derecede Ankara’nın zengin olduğu bu birikim, kentin hemşerilerinin de haliyle daha olgun, ağırbaşlı, irfan, edep ve terbiye sahibi olmalarına vesile olmuştur.

Son yıllarda medyanın da etkisiyle İstanbul’un özellikle popüler kültür alanında tüm ülkede ağırlığını hissettirmesine rağmen, Başkent Ankara, kültür ve sanat adamı yetiştiren üniversite ve okulları, tiyatroları, opera ve balesi, orkestraları, koroları, müzeleri, galerileri ve resim koleksiyonları, kültür ve sanat festivalleri ve kültür ve sanat vakıfları ile ülkenin halen önemli bir kültür başkentidir. Ankara’daki kültür ve sanat kurumları yalnız Ankara’ya değil, tüm ülkeye hizmet vermekte ve insan yetiştirmektedir.

Mevcut kültür-sanat potansiyelinin yenilenerek ve üzerine yenileri eklenerek 21. yüzyıl Türkiye’sinin Başkenti Ankara’ya yakışır şekilde geliştirilmesi ve böylece kültür ve sanat hayatının altyapısını oluşturan eksikliklerin giderilmesi önem taşımaktadır. Nitekim halen Ankara’da büyük konser salonlarımız, kongre merkezlerimiz ve sergi saraylarımız yetersizdir. Bu eksiklikler başkent olması nedeniyle ülkemizin vitrini işlevi görmesi gereken Ankara için kabul edilemez eksikliklerdir. Şehrin kültür sanat altyapısındaki eksikliklerin giderilmesi Ankara’nın Kültür-Sanat Başkenti olma niteliğini güçlendirecektir.

Ankara müzeler bakımından önemli bir kenttir. Dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi başta olmak üzere Ankara önemli müzelere ev sahipliği yapmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapımı halen sürdürülmekte olan “Türkiye Uygarlıklar Müzesi” de Ankara için kuşkusuz önemli bir kazanım olacaktır. Bununla birlikte Başkentin müze ve sergileme olanakları yönünden önemli eksiklikleri olduğunu teslim etmemiz gerekir. Gerçek anlamda işlev görecek bir “Resim ve Heykel Müzesi” ile “Çağdaş Sanatlar Müzesi” hemen dikkat çeken başlıca iki eksikliktir. Günümüzde Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin bulunduğu “Türk Ocağı (Halkevi) Binası” müze için uygun bir mekân niteliği taşımamaktadır. Ulus’taki tarihi doku içinde yer alan Ziraat Bankası’nın Genel Müdürlük Binası tarihi-mimari değeri, güzelliği ve müzeye uygun yapısı nedeniyle son derece uygun bir resim ve heykel müzesi olabilir. Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binasında kurulacak resim ve heykel müzesi için kamuya ait çeşitli kurumlardaki ve kamu bankalarındaki zengin resim koleksiyonu toplanmalı ve sürekli sergilenecek ve halkla paylaşılacak şekilde müzeye taşınmalıdır.

Ayrıca, “Çağdaş Sanatlar Müzesi” de Ankara’daki tarihi binalardan birinde hizmete açılabilir. Kamu kurumlarından toplanan koleksiyonların yakın dönem olanları çağdaş sanatlar müzesinde sergilenebilir. Bu müzede yaşayan ve yakın geçmişte yaşamış sanatçılarımızın ve diğer ülkelerin çağdaş sanatçılarının sanat ürünleri sergilenebilir. Çağdaş Sanatlar Müzesi, başta resim olmak üzere, heykel, seramik, fotoğraf, mimarlık ve endüstriyel tasarım, karikatür gibi çeşitli dallarda sergiler açılabilecek şekilde tasarlanmalıdır. Böylece, kültürel konularda çeşitli yaygın eğitim olanakları Ankaralı sanatseverlere sunulmuş olacaktır.

Ankara’da eksikliği duyulan bir diğer temel değer “Kent Müzesi”dir. Anadolu’da çok sayıda irili-ufaklı kentte bulunmasına rağmen henüz Başkent Ankara’nın bir kent müzesi bulunmamaktadır. Oysa kent müzeleri temsil ettikleri şehirlerin kimlik kartı, nüfus cüzdanı niteliği taşımaktadırlar. Ankara’nın tarihi gelişim aşamalarını, kültürel yapısını, geleneksel değerlerini bünyesinde barındıracak Ankara Kent Müzesi, Ankara’nın tanıtımı yanında, kente yönelik duyarlılığın artması ve hemşeri kimliğinin güçlenmesi açısından da önemli bir katkı sağlayacaktır. Ankara’daki kültür ve turizm potansiyelini de güçlendirecek olan Ankara Kent Müzesi’nde Başkent Ankara’nın tarihi, folkloru, doğası, Seymenlik geleneği (Seymen kostüm ve aksesuarları) ve diğer kültürel değerleri Başkentli hemşerilerimize ve turistlere sunum amacıyla sergilenebilir.

Ankara Kent Müzesi binası olarak önerilebilecek ilk örnek 1920’lerde yıkılmış olan Vilayet Binasının arkasında yer alan “Telgrafhane (Postane) Binası”dır. Aynı yerinde aslına uygun olarak yeniden yapılacak Telgrafhane Binasının Ankara Kent Müzesi olarak hizmete açılması son derece anlamlı olacaktır. Zira Milli Mücadelede ve Kurtuluş Savaşımızda bu binanın son derece önemli bir yeri bulunmaktadır. Ankara temsilcilerinin 1919 yılında İstanbul Hükümetini tanımadıklarına dair telgraf bu binadan çekilmiştir. Ayrıca, yoğun bir telgraf trafiğinin yaşandığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde bu binanın ayrıcalıklı bir yeri olmuştur. Ek olarak, Ankara Kalesinde bulunan eski bir Ankara evi veya Çankaya’da bulunan eski bir Ankara bağ evi restore edilerek kent müzesinin farklı birimleri olarak hizmete açılabilir.

Ankara’da eksikliği duyulan diğer bir kurum yeni bir “Etnografya Müzesi”dir. Ankara Etnografya Müzesi, Cumhuriyetin Ankara’ya, Türkiye’ye ve kültür dünyasına armağan ettiği büyük ve zengin bir kurumdur. Mevcut Müze milli ve tarihi karakterde on binlerce eserle doludur. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden Cumhuriyet’e değin çok sayıda özgün ürünü bünyesinde barındırmaktadır. Müzedeki zengin obje gruplarından başlıcaları; kumaşlar, kumaş üzeri işlemeler, çeşitli yörelerin giysileri, bakır ve pirinç kap ve ev eşyaları, ahşap oyma eserleri, minyatür ve hat sanatının çeşitli ve zengin örnekleridir. Müze kurulduğu günden bu yana yeni katılan ürünlerle birlikte sürekli zenginleşmiştir. Diğer yandan müzede bulunan çok sayıda eserin yer darlığı nedeniyle sergilenmesi başlı başına bir sorun oluşturmakta ve eserlerin önemli bir bölümü depolarda tutulmaktadır. Mevcut zengin koleksiyonun tamamıyla sergilenebilmesi için geniş bir mekâna ihtiyaç duyulmaktadır. Müze binasının tarihi eser olması nedeniyle eklemeler yapılmasının da olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda ihtiyacı karşılayacak ve Başkent Ankara’yı temsil edebilecek yeni bir müze ihtiyacı ortadadır. Mevcut müzenin yakınlarında yeni bir Etnografya Müzesine ivedilikle ihtiyaç bulunmaktadır.

Başkent Ankara’nın müze portföyüne katılması gereken bir diğer önemli kurum “Ankara Geleneksel El Sanatları Müzesi”dir. Ankara, Anadolu’nun belli başlı “bakırcılık” merkezlerinden biridir. Ayrıca, Beypazarı “gümüş telkari işlemeciliği” başlı başına özgünlüğü olan geleneksel bir sanattır. Gümüş ve altın simden yapılan geleneksel kostüm ve aksesuarlarda da Ankara adının ayrıcalıklı bir yeri vardır. Önceki yüzyıllarda dünya çapında üne sahip olan Ankara keçisinin tiftiğinden yapılan “sof üretimi” ve softan yapılan dokumalar tamamıyla Ankara’ya özgüdür. Başta Nallıhan ve Beypazarı ilçelerimizde olmak üzere Ankara’nın genelinde yaygın olan “iğne oyaları” da oldukça özgün olan ve dünya ölçeğinde takdire şayan bir el sanatımızdır. Ayrıca Ankara’da “saz yapım sanatı (luthiyecilik)” başlı başına Türkiye’de öncü bir role sahiptir. “Ankara bıçakçılığı” da özgünlüğü olan yerel bir el sanatıdır. Bunlar gibi çok sayıda unutulan ve kaybolmakta olan geleneksel el sanatları ürünlerini içerecek şekilde Ankara’da geleneksel el sanatları müzesi kurulması önem taşımaktadır.

Ayrıca bu sanatların ve ürünlerin çağdaş ihtiyaçlar dikkate alınarak modern tasarımlarla modernizasyonu ve pazarlanması çok sayıda Ankaralı hemşerimize gelir imkânı sağlayacaktır. “Ankara Geleneksel El Sanatları Müzesi” yanında ulusal ölçekte ürünlerin sergilendiği “Anadolu Geleneksel El Sanatları Müzesi”nin de kurulması Başkent Ankara için önem ve öncelik taşıyan konulardan biridir.

Ankara’nın kültür-sanat altyapısı eksikliklerinin giderilmesi ivedilik arz etmektedir. Bu alanda belirtilecek çok sayıda kalem vardır. Yerimizin sınırları nedeniyle bu yazıda son olarak Başkent Ankara’nın “Yeni Heykellerle Donatılması” gerektiğini vurgulayacağız. Ankara Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çağdaş bir kent olarak planlanarak, yeniden kurulmuştur. Kuruluş dönemi sayılabilecek 1923–1938 tarihlerinde Ankara, büyük yeşil alanlar, parklar ve heykellerle donatılmıştır. Bu heykellerin ustaca yapılmaları ve güzellikleri yanında çevrelerinin düzeni ve bu çevreyle uyumları da dikkat çekmektedir. Sonraki dönemlerde mütevazı de olsa Ankara’da meydan ve parklara sanat niteliği yüksek heykeller yapılmıştır. Ancak son yıllarda tüm kültür-sanat alanlarında olduğu gibi heykel alanında da geriye dönüş başlamıştır. Yapılan birkaç heykel uygulaması ise belirli bir sanatsal denetim ve süzgeçten geçmeden yapılan ve üzeri yaldızla boyanan plastik heykeller niteliği taşımaktadır. Mevcut uygulamalar Ankara’yı güzelleştirilmek bir yana, adeta kirletmektedir. Unutulmamalıdır ki, Ankara’nın uluslararası ölçekte saygınlığını artırmada caddelerin, meydanların ve bu meydanları süsleyecek heykellerin ayırıcı bir yeri bulunmaktadır.

Özetle, Başkent Ankara kültür sanat alanında ülkemizi en yüksek düzeyde ve gururla temsil edecek bir dünya başkenti olabilecek potansiyele sahiptir. Bu hedef doğrultusunda bir stratejinin oluşturulması kamu, özel ve gönüllü sektör kurumları için de yol haritası olacağı gibi konuya yerel sahiplenmeyi de artıracaktır.

Comments (1)

  • Hasan Pekmezci cevap

    AİDİYET BİLİNCİ YAŞADIĞI COĞRAFYAYA, YAŞADIĞI ÜLKEYE, YAŞADIĞI KENTE TUTKUN OLMAK DEMEKTİR.
    BU DA YAZARAK, ÇİZEREK, BELGELEYEREK, ANLATARAK YAŞAMA, TOPLUMA YANSITMAKLA ANLAM KAZANIR.
    SAYIN AZARSLAN GİBİ SAYILI ANKARA TUTKUNLARINA HER ZAMAN İHTİYACIMIZ VAR.
    SEVGİ VE SAYGILARIMIZI SUNUYORUZ. SAĞ OLSUNLAR, VAR OLSUNLAR.
    Hasan Pekmezci

    24 Aralık 2023 , 06:36

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir